Leyla Aksu
Tasarıma Giriş
Bu yazı yazarlarımızdan Leyla Aksu’nun okulumuzdaki ikinci ayından. AR 101 Stüdyosu’ndan kişisel ve gülümseten bir tecrübe…
Henüz YKS’ye hazırlanma aşamasındayken hepimizin kafasında belli başlı hedefler olur. Kimi tıp için gecesini gündüzüne katar, kimisi de okul da neymiş, boş iş kafasındadır. Ben ise o dönem gecemi gündüzüme katmasam da en azından bir şeyler yaparak küçüklüğümden beri istediğim alana yoğunlaşmıştım. Mimarlık … Şu an ise İYTE mimarlık fakültesi öğrencilerinden biriyim. Tabii, bölümümü soracak olursanız; Şehir ve Bölge planlama…Dürüst olmak gerekirse; mimarlığa sıralamam yetmemişti ve bende bir yılımı heba ederek dejavu yaşamayı hiç istemiyordum. Bu sebeple küçük bir araştırma yaparak aynı fakültede olduklarını keşfettiğim şehir ve bölge planlama bölümüne ısıttım kendimi. En önemli etken ise fizik kitaplarımı kütüphanemdeki unutulmuş, tozlu raflara kaldırmama vesile olmasıydı. Pişman mıyım? Kesinlikle hayır. Aksine ne kadar da doğru bir seçim yaptığım için kimi zaman kendimi tebrik ediyorum. Ancak kimi zaman da neden mimarlık diye tutturduğumu sorgulamıyor da değilim. Çünkü;

Doğru ve yanlışın kesin olduğu bir sistemle mimarlık fakültesine gelince, insan önce bir afallıyor. Özellikle B bloktan içeri adımınızı attığınızda (henüz atma şansım olmadı ama hayali bile muhteşem) somut dünyayı bir kenara bıraktığınız ve üçgenlerin, dairelerin size göz kırptığı bir dünyaya giriş yapıyorsunuz ve ne yapacağınıza dair hiçbir fikriniz olmuyor genellikle ekranınızdaki birkaç kural dışında. Çünkü burada ne doğru diyebileceğimiz bir yanlış ne de yanlış diyebileceğimiz bir doğru var. En azından bu iki aylık AR101 stüdyosu sürecinde ben bunu öğrendim.
Basite indirgendiğinde soyut tasarım ve çizim deyince akla ilk gelen dev isimlerden biri olan Piccasso’nun kulaklarını çınlatacak olan stüdyonun bir öğrencisiyim. Burada ne mi yapıyoruz? Belli tasarım ilkelerini kullanarak soyut kompozisyonlar…yani şu ana kadar bunları yaptık. Ancak hocalarımızdan da nasibini alan Piccosso bu dersi FF verdi. Ya… gördünüz mü? Sen gel akımın öncüsü ol, ama AR101den kal. Bu da ayrı bir ironi. Yani kısacası iki ara bir dere kaldık. Ancak şunu da belirtmeliyim ki bu belirsizlik içinde kalmak insana daha önce sahip olduğunun farkında olmadığı yeteneklerini ortaya çıkarmasına vesile oluyor. Örneğin sorgulama yetisi, keşfetme mutluluğu, grup çalışmaları içerisinde aktif rol alabilme ve kritik alabilmek için chatte ‘gönüllüyüm hocam’ yazısını yazan ilk kişi olma…

Tabi her şeye rağmen burada olduğum için mutluyum. Çünkü birincisi; fizik yok. İkincisi; kendi kendine öğrenme ilkesiyle bir şeyler öğretilince bence daha kalıcı oluyor her şey, her ne kadar zor da olsa. Ve aslında bundan 2 ay önceki ben ile şu an ki ben arasında dağlar kadar uçurum var. Evet süreç içinde farkında olmuyorsunuz belki bir şeyler öğrenebildiğinizin ve hatta isyan dahi edebiliyorsunuz arkadaşlarınıza kimi zaman. Fakat zamanla bir şeyleri öğrenebildiğinizi fark ettiğinizde işte o zaman, o mutluluğun hiçbir dilde tarifi yok. En önemlisi doğaya bakış açınız değişiyor bir kere. Bundan 2 ay önce etrafımdaki nesneler soluk bir mavi noktadan farksızken şimdi ise mavilerin, morların, kırmızıların, pembelerin birbiriyle dans ettiği, kavga ettiği ve hatta aşık oldukları dünyanın bir parçası haline geliyorlar. Bir de en önemli şey ne biliyor musunuz? Hayal edebiliyorsanız başarısız olma gibi bir şansınız yok, tabi malzemelerin birazcık pahalı olduğu ve hocaların da hayal kurabildiği gerçeğini hesaba katmazsak.