Eda Yazıcı
Monochrome İran: Bir Persepolis Portresi
1980 yılındayız, İran’da devrim gerçekleşmiş, özgürlükler birer birer kısıtlanıyor. 10 yaşındaki Marjane artık okula giderken eşarp takmak zorunda. Bizi sürükleyip içine çekecek, Tahran sokaklarının kaos ve cümbüşünden Viyana’nın soğuğuna ve yabancılığına atacak çizgi roman serisi böyle başlıyor. Hüzün, şaşkınlık ve sevinç, kısacası duyguların her rengini bu kitaplarda bulabilir insan, ama göz ucuyla sayfaları karıştırdığında görebileceği sadece iki renk var: Siyah ve Beyaz. Bu renklerin zıtlığı ve çatışması, romanlardaki birçok çatışmadan sadece biri, fakat belki de romanların kurulu olduğu diğer çatışmaların da sembolik bir betimlemesi. İran’daki farklı siyasi grupların çatışması, Doğu ve Batı’nın kültür farklılığı, karakterlerin geçmişteki ve şimdiki dünyaları…


Marjane Satrapi’nin bu renk seçimi, hikâyenin hem göz yormadan kolayca takip edilebilmesini sağlıyor, hem de bize hikayeyi olabilecek en yalın haliyle sunuyor. Gölgelemeler de sadece bu iki renk kullanılarak yapılmış, bu yüzden çizimler olabildiğince basit ve içten. Tıpkı ilk kitabın başındaki Marjane gibi. Karakterimiz daha on yaşında, onun için olaylar iyi ya da kötü; beyaz ya da siyah. Okulda beyaz olan, evde kapkara betimleniyor, bu durum da fazlasıyla kafa karıştırıcı. Üstelik İran’ın siyah ve beyazlarını belirleyen Marjane, Avrupa’ya vardığında kendi kültürünün ve Batı’nın da siyah ve beyaz kadar farklı olduğunu görüyor. Marjane yaşı ilerledikçe, tecrübeleriyle birlikte siyah ve beyazlarını belirlemeye başlıyor, saf bir çocuktan kafası karışık bir gence, en sonunda da güçlü bir kadına dönüşmesinin hikayesini okuyoruz.

Siyah beyaz sayfalarda yeniden renklenen İran ve insanlarına karşı olan ön yargılarımız yıkılıyor, kitapta görünmeyen tüm renkleri kendimiz keşfediyoruz. Sanat ve tasarım okuyan Marjane’in okul dönemi boyunca yaşadıkları özellikle biz genç tasarımcıların empati yapabileceği ve gülümseyeceği detaylar içeriyor. Onunla başka birçok ortak noktamız da var, dinlediğimiz müzikler, izlediğimiz filmler onun da hoşuna gidiyor.
Persepolis romanları açtığı bu yepyeni dünya ve anlattığı büyüme hikayesiyle benim için çok ayrı bir yerde, ve bir tasarımcı gözüyle bakmaya çalıştığımda bu kitaplardan edinebileceğim birçok dersi görebiliyorum: zıtlıkların birlikteliği, sadeliğin önemi, hınzır bir mizahın çekiciliği ve sadece iki rengin ne kadar etkili olabileceği…Biraz tarih öğrenmek, bol bol gülümsemek, biraz uzaklaşıp hayata dışarıdan bakmak isteyenlere bu kitapları öneriyorum. Umarım benim gibi siz de bu kitaplarda kendinizi bulursunuz.

Kaynakça:
Persepolis: The Story of A Childhood, Marjane Satrapi, Pantheon Books