Cem Bülbül
Frei Otto & Sabun Köpüğü
Mimarlık öğrencileri olarak denemenin, modeller yapmanın, maketler ile uğraşmanın ne kadar önemli olduğunu biliriz. Biz farkına varamamış olsak dahi hocalarımız bunu sürekli vurgularlar. Ek bir iş veya kendimize yük olarak gördüğümüz maket üzerinden çalışma sürekli tavsiye edilir.
Benim için de ilk başlarda model yapmak her zaman bir yük gibiydi. Kartonlar almalı veya bulmalıydım; kesmeli, yapıştırmalı ve uğraşmalıydım. Bu düşüncem ikinci sınıfın birinci döneminde ise tamamen değişti. Online eğitim devam ederken sürekli bilgisayar başındaydım ve sadece bilgisayarda çalışmaya odaklanmıştım. O dönem tanıştığım tasarım stüdyosu hocam İpek Akpınar ise sürekli çıktılar almam elimde çizmem ve model yaparak uğraşmam konusunda hep ısrarcı olmuştu. Hocamın bu ısrarı sonucunda denemelere başladım ve yine hocamın tavsiyesi üzerine evde elime ne geçerse onunla çalışmaya başladım. Bu süreçte hem modelin önemini hem de ‘maket malzemesi’ diye bir kısıtlama olmadığını gördüm. Tam da düşüncelerimin bu yönde şekillenmeye başladığı o dönemde işin içine Frei Otto da katıldı.

Pritzker ödüllü mimarları ve onların bir yapısını araştırmaya başladığımız bir ödevde Frei Otto’yu araştırmaya başladım ve hem bir mimar hem de mühendis olan Otto’nun 60’lı 70’li yıllarda yaptığı asma germe sistem çalışmalarını görmek bana sürekli o zamanlar bunları nasıl düşünüp hayata geçirdiler sorusunu sordurttu. Frei Otto da çalışma süreçlerinde makete çok önem veren bir mimarmış. O dönemde yaptığı çalışmalarla ise yeni formlar arayan Otto’nun beni şaşırtan çalışması ise 1961 senesinde başlattığı ‘sabun köpüğü’ ile olan çalışmasıydı. Evet, gerçekten de sabun köpüğü ile çalışarak Münih Olimpiyat Stadyumundaki o devasa sistemi ortaya çıkardı belki de. İlk gördüğümde üzerimdeki şaşkınlık ile hemen grup arkadaşlarıma bundan bahsettim ve araştırmaya, Frei Otto’nun bu konudaki düşüncelerini okumaya başladım. Frei Otto bu konuda sabun köpüğünün kusursuz biçimler ortaya koyabildiğini ve bu köpüğün ince ve kırılgan olmasına rağmen girebildiği biçimlerin gerçek hayatta hafif ve estetik sistemlere dönüşebileceğini söylüyor.


Model üzerine çalışmaktan bu kadar uzak bir dönemde tanıştığım İpek hocam ve Frei Otto düşüncelerimi tamamen değiştirip adeta başımı döndürürken Otto’nun bir röportajında dile getirdiği sözleri ile yazımı noktalamak istiyorum.
“Bilgisayar yalnızca kavramsal olarak zaten içinde olanı hesaplayabilir; bilgisayarlarda yalnızca aradığınızı bulabilirsiniz. Fakat, özgür deneme ile aramadığınız şeyleri bulabilirsiniz.”
