Taha Can Ağaç
Özgür Hapishaneler
Son zamanlarda bütün insanlık olarak dört duvar arasına kapandık ve aslında bazı değerlerimizi tekrar keşfetme fırsatını yakaladık. İnsanlık inşa ettiği taş yığınlarının arasında benliğini ve dünyayı bir kez daha anlama yoluna gitti. Hiç şüphesiz fark edilen en büyük olguların yaşam alanını paylaşmak ve komşuluk olduğunu, çıplak göz ile dahi göremediğimiz bir virüsten muhteşem bir darbe yiyerek anladık. Anladık fakat yaşam alanı paylaşımını biraz yanlış anladık. Eğlenmek, barınmak, sosyalleşmek ve birçok kullanım amacıyla yaratım yoluna gittiğimiz mekanlarda adeta sıkışıp kaldık. Köyler ve kırsal mecralar özgürlüklerini ilan ederken, fokur fokur insan kaynayan büyükşehirlerimizde derebeylikler inşa ettik. Reklamlarda konak, villa, site, konut projesi gibi içinde sinemasından tutun insanların iş haricinde vakit geçirdiği kafe ve restoranlarına kadar bulunan, lüks ve kendi içinde sınırlandırılmış yapı topluluklarına ağzımızın suyu akarak bakar olduk. Ancak unuttuk ki; bu tür yapılaşmaların bizden götürdüğü çok şey var. Bu amaçta ilke edindiğimiz mimarlık ve planlama tarzının, cebimizi doldurduğunu bir kenara bırakırsak, insanlık açısından yanlış olduklarını anlayabileceğimiz birçok sebep bulunmaktadır.

İlk olarak kendi türümüz ile aramızda olan iletişimimize sınırlamalar getirdik. Binlerce liralar veya dolarlar vererek satın aldığımız site dairelerimizin yahut konaklarımızın sınırlarının dışına adım atmaz olduk. Bulunduğumuz alanlar kendi içimizde iletişimsizliğe ve bireyselleşmeye yol açtığı gibi topluma kaynaşmamızı da engelledi. İnsan çok yönlü ve duyularıyla hareket eden bir varlıktır, yaşadığı alan ile bütünleşir ve onu özümser. Bu sebepten ötürü de barındığımız toplu konut alanlarının dışarısına çıkmaz, çıkamaz olduk. Sevgili Aysel Gürel, Ünzile isimli şiirinde “Korkar durur gitmez köyün en son çitine. İnanır o sınırda dünyanın bittiğine.” Diyor. Şair bu kısımda insana dayatılan yaşam alanının insanı ne denli etkilediğini çok acı bir dille vurguluyor aslında. Sonuç olarak, bu türdeki yapılaşmalar insanı özgürleştiren birtakım özellikleri bireylerin elinden alır ve mimari açıdan baktığımızda ise su götürmez bir yapılaşma sorunudur.
Dahası, keskin köşeli hatları ile insanlığı sınırlayan yapı toplulukları insanı yalnızlaştırır. Yalnızlaşan insan sadece fiziksel olarak değil kendi özünde ve içinde de yalnızlaşır. Semra Tüfenkçi ve Mustafa Çetin’in 2017 yılında yayınladıkları “Rousseau’da İnsan Doğası ve Değerler Eğitimi” isimli makalesinde, özsaygı eksikliğini insanı yıkan ve tahrip eden bir duygu olarak tanımlar ve sonrasında özsaygının toplumsallaşmayla ilgili olduğunu savunur. Buradan özetle, yanlış mimari ve planlama ile ortaya çıkan yapılaşmalar, yalnızlaşan insanın özsaygı duygusunu yitirmesine ve yiten bu duyguyla birlikte insanın hem düşünsel hem de ruhsal yıkımlara gitmesine zemin hazırlar. Bunun sonucunda ise modern dünyada yalnızlaşan insan derdinin dermanı için ruh bilimcilere danışmaya başlar. İşte bu da psikolojik sıkıntılarımızın mimari ile çok şiddetli bir bağının olduğunun büyük bir kanıtıdır.
Sonuç olarak, yıllarımızı geçireceğimiz yaşam alanlarımızı yaratım yoluna giderken özgür hapishaneler inşa etmekten asla vazgeçmedik. Dünya modernleştikçe özgürleştiğimizi zannederken, düşünebilen bir varlık olan insan olarak, kendimizi her gün dilediğimiz yere gidebilen hapishanelere kapattık. Ruhsal problemlere, yalnızlaşmaya ve içine kapanık insan modeline bile isteye kucak açtık ve üstelik bunu aklımıza sebep olarak dahi gelmeyecek mimarlık bilimiyle gerçekleştirdik. Çağdaş ve modern dünyada yanlış yapılaşmanın insanlığın üzerinde şiddetli bir etki bırakacağı apaçık bir gerçektir ve eğer bu alanda görev üstlenen birer meslektaş yahut meslektaş adayı isek yaratım sürecinin daha en başında nasıl negatiflikler ile karşı karşıya kalacağımızı geniş çapta düşünmek büyük önem arz etmektedir.
KAYNAKÇA
Gürel, A. (2018). Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam (Şiir). Tekin Yayınevi
Tüfenkçi, S., Çetin, M. (2017). Rousseau’da İnsan Doğası ve Değerler Eğitimi.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/878409